Buradasınız

Hadis-i Şerif

• Hazreti Seleme İbnu Sahr el-Beyazi nakediyor ki,

▪ Ben, bir başkasında rastlanmayacak derecede kadın mevzuunda zaafı olan (ve şiddetli ihtiyaç duyan) bir kimseydim.

Ramazan ayı girince (tahammül edemeyip oruçlu iken) hanımına temas ediveririm diye korktum.

Ve Ramazan boyu devam edecek bir zıharda bulundum. Sabah olunca yakınlarıma gidip durumu haber verdim.

Ve: "Benimle Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e gelin (durumumu serayım)" dedim.

"Vallahi hayır! Gelmeyiz!" dediler.

Resulullah'a tek başıma gittim, durumu haber verdim. "Yani sen böyle mi yaptın ey Seleme?" buyurdular.

Ben: "Eve,t ben öyle yaptım! Evet, ben öyle yaptım. Ancak Allah'ın emri karşısında sabırlıyım, Allah size her ne göstermişse onu bana hükmedin!" dedim.

"Bir köle azad et!" emrettiler.

Ben: "Sizi hak peygamber olarak gönderen Zat-ı Zülcelal'e yemin olsun şundan başka rakabem yok" deyip rakabeme elimle şaplattım.

"Öyleyse peş peşe iki ay oruç tutacaksın!" buyurdular.

Ben: "Ama ben bu günahı oruç yüzünden işledim, (dayanamam)!" dedim.

"Öyleyse" buyurdular, "altmış fakire bir vask kuru hurma taksim et!"

"Seni hak peygamber gönderen Zat-ı Zülcelale yemin olsun (ben ve hanım, her) ikimiz aç ve yiyeceksiz olarak geceyi geçirdik" dedim.

(Aleyhissalatu vesselam bu sözüm üzerine): "Beni Zureyk'in sadaka mallarına bakan memura git, o miktar (hurma)yı sana versin, sen altmış fakire yedir. Geri kalan bakiyeyi de sen ve iyaliniz yeyin" buyurdular.

Ben kavmime döndüm. Onlara: "Sizden zorluk ve bed fikir gördüm.

Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'da ise genişlik ve güzel fikir buldum.

Bana sadakanızdan verilmesini emretti!" dedim.

Arapçası

عن سلمة بن صخر البياضي رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]كُنْتُ امْراً أُصِيبُ مِنَ النِّسَاءِ مَاَ يُصِيبُ غَيْرِى فَلَمَّا دَخَلَ شَهْرُ رَمَضَانَ خِفْتُ أنْ أُصِيبَ مِنِ امْرَأتِي شَيْئاً يَتَتَابَعُ بِي حَتّى أُصْبِحَ فَظَاهَرْتُ مِنْهَا حَتّى يَنْسَلِخَ شَهْرُ رَمَضَانَ فَبَيْنَا هيَ تَخْدُمُنِى ذَاتَ لَيْلَةٍ إذْ تَكَشَّفَ لِي مَنْهَا شَىْءٌ. فَلَمْ ألْبَثْ أنْ نَزَوْتُ عَلَيْهَا. فَلَمَّا أصْبَحْتُ خَرَجْتُ إلى قَوْمِي فَأخْبَرْتُهُمُ الْخَبَرَ. قَالَ: فَقُلْتُ امْشُوا مَعِي إلى رَسُولِ اللّهِ (صلى الله عليه و سلم). قَالُوا: لا وَاللّهِ فَانْطَلَقْتُ إلى رسولِ اللّهِ (صلى الله عليه و سلم) فَأخْبَرْتُهُ. فَقَالَ: أنْتَ بِذَاكَ يَا سَلَمَةُ؟ قُلْتُ: أمَا بِذَاكَ يَا رَسُولَ اللّهِ مَرَّتَيْنِ وَأنَا صَابِرٌ ﻻٔمْرِ اللّهِ فَاحْكُمْ فِيَّ بِمَا أرَاكَ اللّهُ قَالَ: حَرِّرْ رَقَبَةً. قُلْتُ: وَالَّذِى بَعَثَكَ بِالحَقِّ نَبِيّاً مَا أمْلِكُ رَقَبَةً غَيْرَهَا، وَضَرَبْتُ صَفْحَةً رَقَبَتِي قَالَ: فَصُمْ شَهْرَيْنَ مُتَتَابِعَيْن. قُلْتُ: وَهَلْ أصَبْتُ الَّذِي أصَبْتُ إﻻَّ مَنَ الصِّيَامِ. قَالَ فَأطْعِمْ وَسْقاً مِنَ تَمْرٍ بَيْنَ ستِّينَ مِسْكِيناً. قُلْتُ: وَالَّذِي بَعَثَكَ بِالْحَقِّ نَبِيّاً لَقَدْ بِتْنَا وَحِشِينَ مَالَنَا طَعَامٌ. قَالَ: فَانْطَلِقْ إلى صَاحِبِ صَدَقَةِ بَنِى زُرَيْقٍ فَلْيَدْفَعْهَا إلَيْكَ. فَأطْعِمْ سِتِّينَ مِسْكِيناً وَسْقاً مِنْ تَمْرٍ وَكُلْ أنْتَ وَعِيَالُكَ بَقِيَّتَهَا. فَرَجَعْتُ إلى قَوْمِي. فَقُلْتُ: وَجَدْتُ عِنْدَكُمُ الضَّيْقَ وَوَجَدْتُ عِنْدَ رسولِ اللّهِ السَّعَةَ وَحُسْنَ الرَّأى وَقَدْ أمَرَ لِي بِصَدَقَتِكُمْ[. أخرجه أبو داود والترمذي .

Kaynak

Ebu Davud, Talak 17, (2213), Tirmizi, Talak 20, (1200), Tefsir, Mücadile 3295, İbnu Mace, Talak 25, (2062)

Açıklama

1- Burada, zıhârda bulunduğu halde yeminini tutmayan bir sahâbîye Resulullah (Aleyhissalâtu Vesselâm)'ın verdiği hükmü ve bunun tatbikatına bir örnek görmekteyiz.

2- Vask: Altmış sa'dır. Bir sa' ise 2, 20 ile 2,650 litre arasında bir hacim ölçüsüdür.

3- Hadis, kefâret olarak altmış fakirin doyurulmasını âmirdir. Nitekim İmam Şâfiî ve İmam Mâlik hazretleri böyle hükmederler. Ancak Ebu Hanîfe merhum bir fakiri altmış gün doyurmakla da kefaretin yerine getirileceğine hükmetmiştir.

4- Bu hadisten hareketle Sevrî, Ebu Hanîfe ve Ashâbı bir fakir için hurma, darı, arpa veya kuru üzümden bir sa', buğdaydan da yarım sa' vermenin vacib olduğuna hükmetmişlerdir.

İmam Şâfiî ise, bu hususta gelen ve vask yerine arâk tabiri geçen başka rivayetleri göz önüne alarak: "Vacib olan, her fakir için bir müdd miktarı vermektir" demiştir. Arâk ise onbeş sa' miktarında bir hacim ölçüsüdür.

5- Hadisin zâhirine göre, kişi her üç nevini de yerine getirmekten aciz de olsa kefâret yine de sâkıt olmamaktadır. Zira, adam köle âzad edemiyeceğini, üstüste iki ay oruç tutamayacağını, altmış fakiri de doyuramayacağını söyleyince, Resulullah (Aleyhissalâtu Vesselâm), ona, kefaretini yerine getirecek miktarda yardımda bulunmuştur. İmam Şâfiî ve Ahmed İbnu Hanbel böyle hükmetmişlerdir.

Bazı âlimler, bu durumda kefâretin düşeceğine hükmetmiştir.

Bazıları da, tafsili esas almış, "Ramazan orucunun kefâreti düşer, diğer kefâretler düşmez" demiştir.

6- Köle âzadı hususunda da ülemânın farklı bir değerlendirmesine dikkat çekmede fayda var: Hadisin ıtlakını esas alan Atâ, Nehâî ve Ebu Hanîfe rahimehumullah: "Kölenin mü'min olup olmamasına bakılmaz, herhangi bir kölenin âzadı yeterlidir" demişlerdir. İmam Mâlik, Şâfiî ve diğer bir kısım ülemâ: "Kâfir kölenin âzad edilmesi ne câizdir ne de yeterli!" demişlerdir. Bunlara göre, bu mutlak hadis, katille ilgili kefareti beyan eden âyette "iman" şartı ile kayıtlanmıştır. Bu iddiaya: "Bir hükmü diğer bir meselenin hükmüyle kayıtlamak caiz olmaz" diye cevap verilmiştir. Meselede bazı tafsil daha varsa da, bu kadarını yeterli görüyoruz.

Kategori

Ana kategori : Zıhar bölümü
Alt kategori : Zıhar hakkında